12 Ekim 2014 Pazar

İşte bende gidiyorum...

Öylece duruyorum, kendimle selamlaşmaktan korkarak ürkek alıyorum nefesimi… düzenli bir düzensizlik içerisindeyim… ben olmaktan biraz yorulmuşum anlaşılan başka ruhlara sığınma merakındayım, sürekli bir haykırış, sürekli bir arayış, sürekli hatalar, hatalar, hatalar… büyüyorum, günler de büyüyor benimle, onca işin içinde işsiz güçsüz bir dalgın; ben… 
karıncalarla konuşuyorum sürekli… hatta bir tanesi dün gece, kadehimin yanında bir koşturmaca halinde bir nebze olsun hayat istiyor benden… şarap teklif ediyorum… sadece gülümsüyor… uzun uzun bakışıyoruz, ardından bir çığlık omzumun hemen üstünden geliyor, tutulmuş boynumu acıyla sağıma çeviriyorum siyah üzerine kırmızı puantiyeli dişi bir kelebek… haykırıyor ama öyle böyle bir haykırış değil, adeta kükrüyor… söylediklerini anlamaya çalışıyorum ama karmakarışık hepsi, aradan birkaç kelime seçebiliyorum; -hayır… evet evet sürekli bunu haykırıyor –HAYIR… şarabın etkisiyle olacak öfkeleniyorum bir anda parmağımın ucuyla hopp onu fırlatıyorum… tökezliyor ama çığlık atmaya devam ediyor, çığlıklarının gücü gitgide azalıyor ve GÜM-yerde… “aman allahım ben ne yaptım“ diyorum kendi kendime, cevap yok benden… “ulan ne yaptın” diyorum yine ses yok… sadece ağlıyorum…. sonra karşıda annemin her gün sulağı menekşeyi fark ediyorum pembeye kaçan bir mor ve koyu karanlık yapraklarıyla gülüyor… “bu saate kadar nasıl uyumadın “ diye sormak geliyor içimden ama o kadar güzel gülüyor ki, yoo gülmek değil gülümsemek bu, öylece izliyorum onu… yavaş yavaş dudaklarım yayılıyor, yüzüm genişliyor, bir sıcaklık hissediyorum… gülümseyebildiğim günler geliyor aklıma; benimde çiçeklere su verebildiğim günler… sonra bir anda dışarı koşuyorum balkona, öyle hızla koşuyorum ki kendimi durduramayıp düşeceğimden korkuyorum, bunu düşünüyorum sonra “ÖLÜM” diyorum, nasıl olurdu acaba? “ah salak çocuk , sus! “ diye kendimi azarlıyorum ardından… karşıda incir ağacı, bir çok kez ayağımı kırmama vesile o lanetli dev… ahhh üzerini fareler basmış, ailecek çay içmeye gelmişler evimin bahçesinde ki lanetli deve… manzarayı sevmiş olmalılar herhalde, fareler sever harabeleri… kafamı çeviriyorum, midem bulanıyor mutluluk tablolarından… 
bir sigara yakıyorum
içime çekiyorum dumanı
ağlıyorum 
gülümsüyorum
kafayı sıyırıyorum
işte bende gidiyorum!

0 yorum:

Yorum Gönder

Design by BlogSpotDesign | Ngetik Dot Com